7 Ekim 2014 Salı

Hayatımızdan memnun olmak için gerekenler.

Bir sözlük yazarından alıntıdır.

Az önce sözlükten biri mesaj attı sevgili apartman sakinleri. Abi sen bonzai mi kullanıyorsun diye sormuş. Kendisine biz fakir kafası yaşamayız aslanım dedim. Israrla ne kullandığımı sorunca açıklamak istedim gençler. Benim fabrika ayarlarım böyle, ekstra bir şey yapmıyorum.

Antik roma’da kadına elma fırlatmak evlenme teklifi yapmak anlamına geliyormuş gençler. düşünsenize, yoldan geçerken adamın teki kafama elma fırlatacak, ben de evett diye çığlık atıp çocuğumuzun adı ne olsun aşkım diyeceğim. Şimdi biz neyiz diye soracağım. iyi ki antik roma'da yaşamıyoruz, kaç tane poseidon döverdim kim bilir.

antik roma’da halka açık tuvaletlerde sosyalleşiyormuş insanlar. Hadi elma ile evlenme teklifi bir nebze kabul edilebilir ama hayatımın aşkı, evimin direği poseidon’umla öyle romantik bir tanışma öykümün olmasını kaldıramayabilirdi bünyem. hayır kendisine, aşkım beni ilk gördüğünde üzerimde ne vardı diye soramayacaksam bu ilişki yürümez.

işte sırf bu yüzden iyi ki türküm, doğruyum, çalışkanım.
türkler hayatlarından neden memnun sanıyorsunuz sevgili romalılar. *

18 Eylül 2014 Perşembe

Bugün ben bunu öğrendim serisi-1

Artık bilgi çağında yaşamamızdan mütevellit ( sırf bunu cümle içinde kullanmak için böyle bir giriş yaptım) lucy filmde de dediği gibi bildiklerimizi bir alt nesille aktarmalıyız. Bundan dolayı bu seriyi kendi bildiklerimden bahsedeceğim. Bazıları aşırı terim bolluğu ile boğabilir. Şimdiden uyarmakta yarar var.
1-20'lik diş; normalde insanda 15 yaşından başlayıp 25 yaşına kadar çıkabilen bir diş çeşididir. sadece 2 adet dişden ibarettir. 18.y.y.dan önce bu dişler insanlarda var olup şimdiki gibi çürümeye yatkın dişler değil gayet sağlam ve kullanılan dişler imiş. fakat yediğimiz öğünlerdeki et miktarı azaldığından dolayı bu dişler fonksiyonlarını yitirmeye başlamışlar ve kolay çürür halen gelmişler. (ne enteresan değil mi? ) hakeza pankreas da böyle değil midir? dışarıdan inselin verilince hemen fonksiyonunu yitirir. Velhasılı kelam bu dişler belirli bir evreden sonra zararlıdır. eğer dişlerinizde yamukluk olduğunu görüyor iseniz .öndeki dişlerinizin sıklaştığını ve sarardığını görüyorsanız, bir doktora gitmekte fayda var. bazı 20lik dişler düz şekilde çıkarken yana çıkanlarda var. benimki de böyle bir diş. bkz; 
20lik dişim (temsili değildir.)
bu tarz dişler genelde cerrahi yöntemler ile alınmaktadır. yani dişin bulunuğu yerin iç kısmından yarık açılıp diş o yöne doğru çekiliyormuş. tabii yarık açıldıktan sonra da dikiş gerekebilir. bu durumda da 1 hafta sonra dikişleri aldırmaya gitmeniz gerekebilir. bildiğiniz özel bir doktorunuz var ise lütfen ilk başta ona görününüz. 
doktor korkusu olanlara ; acıyacak tabii başka alternatif var mı? bu arada özeldeki bazı doktorlar sprey kullanıyorlar. yani ilk önce uyuşturup daha sonra iğne yaptıktan sonra muayeneye başlıyorlar. bu arada unutmayın onlarda bir zamanlar hasta idiler. :)
2-istanbul'daki 17k belediye otobüsü;
Bkz; bir iett otobüsü.

galiba türkiyedeki en uzak mesafe yol alan otobüs. Şöförü uzun yol kaptanlığı olarak çalışsa yeridir. onlarda en azından gidilen yol kadar ücretlerinde artış oluyor. kadıköyden bin x durağında in diyen teyzem bana uzun bir yol olduğunu söylememişti. meğerse new york'dan çıkıp Connecticut'a giden otobüsmüş. eğer bu otobüse binecek iseniz 55 durak gideceğinizi de bilmelisiniz (benim saydığım kadarı ile ). teyzenin birisine yer verdiğimde tuhaf tuhaf bakmasından anlamalıydım. ( meğerse kimse yer vermiyormuş.) velhasılı kelam istanbul güzel memleket.

5 Ağustos 2014 Salı

Bir Teknoloji macerası; ATARİ

Bilenler bilir efenim. 90ların başında ülkemize gelmesi ile atari denilen şey hayatımıza girdi. benim hayatıma ise 96 dan sonra girdi. Daha televizyonların sadece izlenme haricinde oyun kumandalarının ekleneceğini öğrendiğimiz zamanlar. Asıl teknoloji ile tanışmam 6 yaşına dayanır. Büyük babam almanyadan radyo getirirdi. ben de çocuk aklı işte onu parçalar, sonra toplamaya çalışırdım. Bir gün büyükbabam avometre denilen ölçü aletini getirdi.
Tabii o zamanlar fluke markasını bilmiyorduk. Velhasılı, ben avometrenin ortasındaki komutatörü çevirip çevirip ayarlar. sonra eve saklar, bomba diye bağırırdık. ( nasıl bir çocukluk geçirmişsem demek)
Maceranın temeli o zamanlara dayanır. Sonra atari ile tanıştık.
En önemli oyun mario idi bizim için. Daha sonrasında atarinin gelişmiş versiyonlarının yanı sıra bilgisayarda girdi hayatımıza. Kasede üflemekti belki çocukluk fakat çalışırdı sonra kaset. tuhaf değil mi? Mikroişlemcinin olduğu bir devreye üfürüyorsunuz ve cihaz çalışmaya başlıyor. Daha sonra lise de atari salonları ile tanıştık. Ve jetonun para ettiğini fark ettik.
,
Atari salonunda ilk 3 içerisindeydim tüm oyunlar içerisinde. en favori oyunumuz ise the king of fighters idi. 
seriyi yaklaşık 99 dan 2004 e kadar hazım ettik sonra tekrar hayatımıza entegre ettik. 
Ve dün tekrar atari salonun önünden geçerken iyiki o dostlara sahipmişim dedim.
Sonrasında bilgisayar dönemi denk gelir ki, o da başka bir maceradır. 
Bonus;

18 Temmuz 2014 Cuma

Elektronik Mesleği

Dikkat: elektronik mesleki terim içeren yayın.
Bir eylül ortasında meslek lisesine doğru giderken babamla son köşeye yaklaşıyorduk. Babam dedi ki;
-evladım bak artık kendine bir meslek seçeceksin. istiyorsan seni düz liseye de yazdırabiliriz meslek lisesine de , yanlız ben senin elektronikçi olmanı istiyorum. çünkü gelecek zamanlarda her şey elektronik olacak. ( vizyona bakar mısınız?) fakat şu da bir gerçek ki; mesleğini sevmelisin oğlum, mesleğin 2. eşin gibidir. Seversen ve geçinirsen hayatını cennete çevirir. Aksi taktirde tam anlamı ile bir çıkmaz olur. hayatında zehir olur. O yüzden istersen ben metal , ağaç işleri seviyorum dersen ona da yazdırırım, ama seçim sana aittir, dedi.
* ben de elektroniği seviyorum baba elektronik okumak istiyorum dedim.
Gittik yazıldım elektronik bölümüne. lise 1 den sonra notlarımı iyi tuttum ve teknik liseye geçtim. sonrasında 4 sene lise hayatı kolaylıkla bitti. mesleğini seveceksin derken babam haklı idi. mamafih benim elektronik desteğimi aldığı hobi devreleri ile destekledi. flip flop devresi vardır.
mantalitesi basit. görüldüğü üzere bir led ( lamba ) yanarken diğeri söner. malzemeleri aldım ve  yaptım evde, 9v'luk pille çalıştırdığımda çalıştı. işte o zaman sevinçden çılgına döndüm. resimdeki gibi yanıp yanıp sönüyordu. 
oturdum yarım saat boyunca izledim. bir o yanıyor bir diğeri. yarım saat sonunda durumun farkına varıp dedim ki ; " yahu ne geri zekalı bir şey, ve ben de daha geri zekalıyım ki yarım saattir izliyorum. Ama ben yaptım ya güzel oldu vesselam" dedim. Hulasa macera böyle başladı . sonra entegre ile yürüyen ışık yaptım.
babam bunu aldığında 555 li bir devre almıştı , yaptım sonra çalışmadı. Meğerse devrenin 555 lik kısmı arızalı imiş. kendi yaptığım devreyi bağlayınca çalıştı . Ve tahmin edin ne oldu? yarım saat 45 dk çıktı. Yani bir robot yapsam, demek bile istemiyorum. geçen dönem ibrahimin yanında idim. insanı voltajın değil akımın çarptığını ispat etmek üzere. 
Velhasıl-ı kelam. Elektroniği seviyorum. 



13 Temmuz 2014 Pazar

Acıklı bir çocuk dramı!

Her şey yaklaşık 30 gün önce başladı.
*hacım napıyon?
-iyidir hacı sen naptın?
*iyi bende naptın?
-aynı bea, sen naptın?
*bende de aynı be. daha daha ne yaptın?
-aynı be fotosentez sen ne yaptın?
(3 dk sonra! )
*hacı iftara gelsene ankara'ya?
-mantıklı, zaten bir kaç görüşmem vardı onları yapayım iyi olur benim için.
*tamam zaten ramazan geliyor hem iftar sahur yaparız. hem sohbet hem muhabbet. 
- bence de güzel olur. ben uçak biletlerini alayım o zaman.
* tamamdır. plan tam belli olunca haber edersin.
-tamamdır merkez. görüşürüz. 
uçak bileti alındı. alınırken 60 tl uçuş puanımı da kullandım. Bu arada annemler umreye gideceklerinden dolayı, ayın ortasında biz umreye gideceğiz dediler. ben de düşününce ayın ortası 14-15 hem de pazartesi salı. kesin o günler giderler dedim kendi kendime. ve 12-13 e uçak biletlerimi aldım. Gün geldi geçti, görüşme yapacağım kişileri de aradım. Sabah 9dan itibaren 4 kişi ile 2 şer saatlik aralıklarla görüşecektim. 2 tanesi odtu de 1 kişi gazi de diğeri ise beşevler de olacaktı.
Yolculuğa çıkmadan önceki hafta herkesi son bir defa daha yokladım. Planlarımızda bir değişiklik olmadığını gördük. Herşey annemin biz hafta sonu yola çıkacağız demesine kadar gayet güzeldi. 
*biz hafta sonu yola çıkacağız!
-e ayın ortası demiştin ana ama?
*ramazandan bahsetmiştim ben. 
- bana böyle bi bilgi gelmedi . bilmiyorum yani.
*neyse kendini ona göre ayarla o zaman.
-hadi hayırlı işler bana. 
Sonrasında uçak bileti iptal edildi. Cumartesi akşamı için yeni bilet alındı. Sabah beşevler e geçilip tuğba d. ile görüşüldü. geri dönüşler, yol haritaları , amaçlar belirlendi ve ayrıldı. ardından başka bir arkadaş ile daha görüşüldü. sonrasında aybike ile görüşülmek için odtu ye geçildi. saat 12:00
Aybike odtu  Cs de M.Sc. yapıyor. gittiğimde şimdi bir öğrenciye okulu tanıtıyorum. birazdan işimiz biter demişti. geleyim ben de tanıtırım. odtu benim de eskiden workshop çalıştığım bir yer dedim. tamam dedi. ve buluştuk. yanındaki aile ilk bakışta biraz tanıdık geldi. sonrasında eski hocalarımızdan birisi olduğu fark ettim. 
ben sizi bir yerden demeden, hocam ben gazi den öğrencinizdim, nasılsınız? diyerek tanışma faslını başlattık. cm nin önündeki kafeye oturduk. aile çocukları ile beraber gelmiş ve kararsız kalmışlardı.
*haluk hocam odtu mu yoksa bilkent mi dersiniz?
- odtu.
*bilgisayar müh. yoksa elektrik-elektronik müh. mi?
-bu çocuğunuzun kararı bir şey diyemem.
biz bu ikilemde kaldık maalesef. Bu arada öğrenci 2560. sıralaması var türkiye genelinde. 
Sayın okurlar görebiliyor musunuz çocuğun acıklı dramını?
Tamam belirli bir puanı var ama bir ideolojisi yok maalesef. ilk önce ailesini odtu'ye ikna ettik aybike ile beraber. sonrasında hangisi dediğinde bir şey diyemem dedim. ama aybike bilgisayara aldırmak için uğraştı. ve kazandı. Burdan aybikeye sesleniyorum. eee-ce den daha iyi . Bu böyle biline. aklına takılan bir şey olursa sor diyoruz , bir şey gelmiyor diyor. ben de çıkıştım öğrenciye. Karşında hem eee öğrencisi hem de ce öğrencisi var . ben olsam ikisine aynı anda soru sorarım dedim. aklına gelebilecek saçma sapan tüm soruları bile sorarım dedim. ama vizyon ve misyonu olmayan birisi olduğundan pek bir şey sormadı. dolayısı ile kolaylıkla ikna olup gönderdik. yalnız aybike ile düşündüğüm 2 saatin 1 saatini yedi, o yüzden sinir olmadı değilim. aybike ile görüşüldü. ardından murat t ile görüşülmek için tobb etu ye geçildi. murat ile görüşüldükten sonra da, iftar için arkadaş geldi ve evine geçtik. ardından iftar ve 23 uçağı ile izmir e döndüm. 2 saat önce ailemi dış hatlardan gönderdim. havalimanına kombine alacağım bu gidişle. zaten lounge'ı hunharca kullanıyorum. Artık bi abonman bilet kesmeleri gerekli. Vel hasıl-ı kelam. Her zaman halimize şükür etmek hayatımızın vazgeçilmezlerinden olmalı.

28 Haziran 2014 Cumartesi

Lounge

Hayatta sevdiğiniz şeylerden birisi nedir derseniz . Bir otelin Lounge kısmında veya lounge bar kısmında oturup kafa dinlemek. Hatta arka bahçelerimden birisi de izmir hilton otelinin 31. kattaki lounge barıdır.
Akşam kahvesini yudumlarken 

Ve Manzarası.


Bir gün yine dinlenirken sevde aradı;
Efendim sevde?
-Haluk nerdesin?
Saklı bahçemde 
-Geliyorum sadece koordinatarı ver.
Kafa ütülemek yok ama.
-Tamamdır merkez adresi ver yeter.
Burada unuttuğum bir şey arkadaşımın yükseklik korkusunun olup olmayacağı idi. Ve korku var imiş. Sonrasında karşılıklı tatlı bir atışma başlamıştı bizim için.
-Haluk bana neden burada olduğunu söylemedin?
*Sormadın ki sadece adresi istiyorum dedin.
-Haluk benim yükseklik korkum var biliyor musun?
* O zaman aşağıya bakma . Ufku seyret. Ne kadar güzel bir gün batımı değil mi?
-Hee çok güzel batıyor. Benim tansiyonum gibi.
*Sakin ol bayılıyım deme. Şimdi bana doğru bak ve kahveyi yudumla . Bitirince iniyoruz aşağıya.
-Sen olmasaydın haluk kimse getirtemezdi beni buraya.
*Teşekkürler bu güzel iltifatın için. Biliyor musun arkadaşım gökhan beni lime lime doğrasan buraya çıkartmazsın demişti.
-Artık anla halimi hadi inelim dedi.
İndik.

Bir diğer güzel lounge ise ankaradaki rixos oteline ait.
Arkadaşım aytaç genç iş adamları toplantısına katılmak için rixosa gidiyordu. Uğur ve ben de ona abord olmuştuk. Sonrasında arkadaşlar benim toplantıya girmem lazım. Ayıp olmasın size dediğinde, yok biz lounge da oturur. Çaylarımızı içer muhabbet eder seni bekleriz dedik.
 Ve dün D&R da süper bir bölüm ile karşılatım.

Ve bu günü kârda bitirmiştik.

27 Haziran 2014 Cuma

Arkadaşlık

Hafta sonu ankara dönüşü ne yapayım derken gökhan aradı,
+hacım napıyorsun?
- iyiyim sana doğru geliyorum.
+ gelme , hastayım hacı.
-Geleyim yaparız bir şeyler. 
dedim ve eskişehire hızlı tren bileti aldım.
Eskişehir'i bilmeme rağmen sırf gezmeyi sevdiğimden dolayı gideyim dedim. Gökhan eski ev arkadaşım. 4. sınıfta beraber para karşılığı diğer öğrencilerin tez devrelerini yapıyorduk. O analog elektronik ve baskı devre ile ilgili iken, ben de dijital olan kısımı yapıyor, yazılım, programlama kısmı ile ilgileniyorduk.
Cyber Programlama çalışmaları ( Network'den tavla oynuyorlardı! )
Sağolsun oldukça atraksiyonumuz oldu. Ev de gazi mahallesinde olduğundan gidilecek yerler sıkıntılı oluyordu. Biz de evde aktivite yapıyorduk. Bir de arkadaşlar gelirken eliniz boş gelmeyin diye yüzsüzlük yapıyorduk ki bence en eğlenceli tarafı. Arada bir behzat ç setine katılıyorduk. Çiftliğe gidip yarım dönere kokoreçe 10 tl bayılıyorduk. Şunu idrak ediyor insan. Eğer aylık gelirin 1000TL ise üniversite hayatı var demektir. Değilse o iş zor biraz. 750 de olur. Aşağısı kurtarmıyor be kardeşim.
Konumuza dönelim. 
Gökhanın evine gittim. ( O sıralar kirada oturuyordu. Şimdi ev almış kendine ) 
Hastane durağında indim. Eve geçtik. Baktım ki evi götüren götürene. Derledik topladık, marketten meyve alayım çocuğun vücuduna vitamin girsin diye, meğer aldığım kivi daha olgunlaşmamış. Tamam bir ziraat müh. kadar iyi seçemeyebilirim. Ama kivi sert idi. 1 ay sonra gökhan tekrar aradı.
-Hacı ?
+Efendim. 
-Senin aldığın şu kiviler var ya ?
+EE?
-Olgunlaşmış. Hadi gel yiyelim.
+?!'?!'?!?!
Bu da o günlerden bir hatıra; 


22 Haziran 2014 Pazar

Marmaris Marmaris Marmaris.

-Merhaba x nasılsın?
+merhaba haluk sen nasılsın?
-.....
+......
- nerdesin ? ne zaman görüşebiliriz?
+ marmaristeyim ben şimdi! 
-Tamam gelince haberleşiriz.

*merhaba y nerdesin?
-Marmarisdeyim haluk.
/merhaba z marmariste misin? 
-nerden bildin!
herkes orada nasıl bilmeyeyim. 
Herkes tutturmuş bi marmaris gidiyor. Ve bahsediyor. Naçizane ben de kendi maceram'dan bahsetmek istiyorum. Ben ve arkadaşlarımla beraber iş için de olsa 10 günlük tatile gitmiştik oraya. ( Aslında sürgün olacaktı fakat hakkımızı hukuksal yolla aramaya çalışınca tatil oldu ) 10 gün boyunca oldukça eğlenmiştim ben kendi adıma. En güzeli ise telefonumun telef olduğu nimara mağrası seyahati idi. 
Alper abi , veli , özgür abi , mustafa abi ve ben 5 kişi bisiklet kiralayıp ( bisikletçi astsubay olunca işler kolaylaştı) 15 km uzaklıktaki nimara mağrasına yola çıktık.
Nimara mağrasına giderken (Based on true story) 

15 km engebelli yoldan sonra nimara mağrasına ulaştık. Yolda bir ara geride kaldım. Ve sapana geldiğimde orada bulunan turistlere nereye gittiklerini sordum anlamadılar. İngilizce sordum mal mal baktılar. En sonunda tarzanca anlattım. Anladılar. Sizin gibi turistin diyerek arkadaşlara yetiştim.
nimara mağrası girişi.
Dönüşte yaklaşık 4-5 km arasında bir yokuş çıkıyorsunuz. Marmarise ulaşacağınız son yokuş. Bilenler bilir. Orada bir çöp kamyonu peydah oldu. Biz onu geçiyoruz sonra o bizi geçip çöp alıyordu. Sonra biz onu tekrar geçiyorduk. Derken içinde telefonumun da olduğu poşet düştü. Hah dedim galiba bozuldu. Arkamdan gelen çöp kamyonu işte o kuşkuyu ortadan kaldıracak sesi çıkarttırdı.Döndüm ve telefonu aldığımda harap halde idi. 
İşte bu telefonun hiç çalışmadığını düşünün. ( Resim temsilidir.) 
Otele vardık. Serin bir duj dan sonra dinlendim. Telefoncuya gittiğimde
-Usta bunun durumu nedir?
+abi sadece ekran 200 Tl değişmesi
-(telefon 400 Tl zaten . Neyse değiştirme vakti gelmiş demek. zaten ram hafızası yeterli değildi iyi oldu benim için. ) Tamam usta kalsın.
Giderken barışı gördüm. Durumu anlattım. 
+ abi sen elektronikçi değil misin? Aç kendin tamir et.
- Uğraşmak istemiyorum dedim ama aklıma gelmemişti bu çözüm. Hemen hırdavatçı bulup gerekli malzemeleri temin ettikten sonra başladım bir taraftan da sahibinden.com dan benzer ekrana bakıyordum. Meğer ekran 120 tl imiş, ki söküp takması o kadar zor olmayan bir ekran imiş. Velhasıl kelam; telefon çalışmadı ve ben telefonsuz 8 gün daha kafa dinledim. Her yerini gezdim. Turistlerle muhabbet edildi. Ve son arkadaş; 
-haluk marmaris'e gidelim mi?
+ne marmarismiş arkadaş?!!!
- Gitmiyor muyuz?
+ gelecek hafta gidelim. İzine denk getiririz.
- Harikasın.
+ Aynı kabiledeniz nede olsa.

Merhaba Dünya.

Şu bir gerçek ki uzun zamandır blog sitem ile ilgilenemiyordum. Ve artık yeni bir başlangıç ile merhaba diyorum. Merhaba dünya'nın sebebini programcı olan , bununla az da olsa uğraşan herkes bilir. Programcılığa besmele ile sağ ayak ileride girdiğinizde ekrana bu yazıyı yazdırırsınız. Evrenin kanunu böyledir. Üzgünüm.Bazı arkadaşlarım blog kurmanın saçma gereksiz olacağını söylediler.
 Görüntü 
Arkadaşlarım ( Temsili değildir.) 
Amacım bu değil. Yoksa yazarım ssk gün sorguma, ne zaman emekli olacağım, feysbuk hekleme, twitter hekleme bu blog ziyaretçi akınına uğrar. Önceleri yapmış olduğum ar-ge çalışmalarım projelerim ve günlük hayatın koşturmalarından sonra , ayrıca yeni bir okul okumaya karar verdikten sonra blok yazmaya geri dönmeye karar verdim. ( evet o kadar abartılacak bir şey değil.)